Kaynak oluşturamayan, mevcut kaynaklarını en verimli şekilde kullanamayan toplumlar az gelişmişlik döngüsünden kurtulamazlar. Siyaset ortamı kıt kaynaklarımızın tasarruflu ve şeffaf kullanılacağına güvence oluşturmalıdır. Siyasetçiler kaynak üzerinden alınan vergilerde ve kaynakların dağıtımında adaleti sağlama kararlarında sözü ve icraatı ile örnek olmalıdır.
Siyaset özünde toplumsaldır. Devleti kimin yöneteceği, kararların kim veya kimler tarafından alınacağı ile ilgilidir.
Siyaset yapanlar karşısındakinin görüşünü değiştirmeye çalışır. Bu amaçla siyasetçi faaliyetleri ve söylediği sözleri ile muhatabını etkilemek ister. Siyasetçiler çoğu zaman da “boş” sözler kullanırlar; sözleri etkileyici olmakla beraber içtenlikten ve anlamlı içerikten yoksundur.
Aşağıdaki sorular sizin de aklınıza takılsın lütfen!
Buradaki soruları nedenleri ve çözümleri ile tartışmak/değerlendirmek için halkımızı tanımak, araştırma yapmak ve entelektüel birikim gerekir. Ancak her konuda fikri ve söyleyeceği bir şeyi olanların ilgi ve heyecan alanına girmiyor maalesef. Kaynak sağlayanları tedirgin etmemek adına medyanın da işine gelmiyor.
Siyaset çekim alanı mıdır? Tarih boyunca siyaset çekici olmuş ve zorlu süreçlerden geçmiştir. Çünkü siyasetin dışında kalırsanız kendinizle ilgili karar alım sürecine katılmazsınız. Karar sürecinde olmayan insan daha baştan sadece yönetilen olmayı kabul etmiş demektir.
Doğru olan, işin mutfağını bilen duyarlı vatandaşlarımızın karar alma sürecinde olması ve siyaset dışında kalmamasıdır.
Siyasi liderler, işinin uzmanı ve siyaset sosyolojisini içine sindirmiş kişilerin desteğini bir dereceye kadar kabul ediyor ve sabır gösteriyor.
Sözün özü, siyasetçi kaynak kullanımında ikbal ve faydalanma sınırına geldiğinde teknokratı sistemin dışına itiyor.
Siz ne dersiniz?
Dr. Öğr. Üyesi Ayhan ARTAR